1. Bağlaç hatta
  2. aksi takdirde, hiç olmazsa, … değilse (de), … olmasa bile.
    Her clothes are neat, if not stylish:
    Elbiseleri modaya uygun olmasa bile, zarif.
çok, son derece.
He was nothing if not clever: Çok zeki idi.
He is nothing if not generous: Son derece cömerttir.
beğenilmediği takdirde para iade olunur
neredeyse hepsi ...
neredeyse tamamı ...
tamamına yakını ...
bütün bunlar yetmezmiş gibi, bunlar da yetmezmiş gibi, üstüne üstlük Zarf
bütün bunlar yetmezmiş gibi, bunlar da yetmezmiş gibi, üstüne üstlük Zarf
bir aksilik çıkmazsa
yanılmıyorsam Zarf
yanlış hatırlamıyorsam Zarf
sizce bir mahsuru yoksa
doğru değil, aslı yok, sebebi … değil, … için değil.
It isn't as if she weren't/isn't pretty = It
isn't as if she were/is ugly: Güzel olmadığı (çirkin olduğu) doğru değil (= Güzel olmasına güzel!)
I don't understand why she likes him so much, It isn't as if he's good looking at all: Onun nesine âşık bilmem, herhalde güzelliğine değil.